Sosyal medyayı dünyada 4 milyondan fazla insan takip ediyor.

Ülkemizde ise nüfusun yüzde 65,7'sinin sosyal medya kullandığını belirten Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, “Ülkemizde kullanıcılar sosyal medyada 2 saat 37 dakika geçiriyor. Sosyal medya platformlarında Türkiye'den 303 milyon 97 bin aktif hesap var.” diyor, basında yer alan bilgilere göre…(12 Aralık 2024)

Filtreli gerçeklik: Sosyal medyanın iki yüzü

Bir sabah alarmım çalmadan uyanıyorum. İlk iş, telefonuma uzanıp sosyal medya bildirimlerine göz atıyorum. Kim ne paylaşmış, hangi haber gündemde, kimin hayatı yine kusursuz görünmüş? Henüz güne başlamadan onlarca bilgi akıyor gözümün önünden. Durup düşünüyorum: Gerçeklik nerede bitiyor, sosyal medya nerede başlıyor?

Sosyal medya nedir, ne değildir?

Sosyal medya, dijital bir vitrin.

Duyguların, düşüncelerin, haberlerin, sanatın hatta dedikoduların bile sergilendiği bir alan. Ama aynı zamanda bir aynadır da: İnsanların iç dünyasını, beklentilerini ve en çok da yalnızlığını yansıtan dijital bir aynadır.

Bu mecralar, sadece “iletişim kurma” aracı değil; kimlik inşa ettiğimiz, fikir beyan ettiğimiz, varlığımızı onaylattığımız yeni bir sosyal alan.

Geleneksel medyadan farkı da burada başlıyor. Gazetelerde biz okuyucuyduk; burada ise hem yazar, hem yorumcu, hem izleyiciyiz.

Faydalarıyla değil, bilinçle kullanılmalı!

Eğer bilinçli bir kullanıcıysanız, sosyal medya sizi dünyaya bağlar. Yeni şeyler öğrenirsiniz, farkındalık kampanyalarına destek olursunuz, belki birine umut olursunuz. Eğitimde, sanatta, iş hayatında bir fırsat kapısı açar size.

Ama eğer bilinçsizseniz, bu mecra sizi kendine hapseder. Başkalarının hayatlarını kıskanır, kendi gerçekliğinizi sorgular, dijital bir yalnızlığın içinde kaybolursunuz. Yanlış bilgiler, sahte haberler, “mış gibi” yaşanan hayatlar sizi hem kandırır hem de yorar.

Kimler kullanmalı, kimler uzak durmalı?

Bu sorunun net bir cevabı yok.

Ama şu net: Sosyal medya herkes için aynı derecede güvenli değil. Özellikle çocuklar ve ergenler, burada kolayca yönlendirilebilir, etkilenebilir, hatta zarar görebilir. Bu yüzden sosyal medya bir “hak” kadar bir “sorumluluk” meselesidir.

Kendini tanıyan, neyi neden yaptığını bilen, gördüğü her şeye inanmayan bireyler için sosyal medya bir fırsattır. Aksi halde bir illüzyona dönüşür.

Son söz: “Sosyal medya bir araçtır; ama direksiyon hep bizde olmalı.”

Sosyal medya, tıpkı bir bıçak gibi.

Onunla meyve de kesebilirsin, can da yakabilirsin. Her gün elimizde tuttuğumuz bu dijital gücü, hangi yönde kullandığımız bize bağlı.

Paylaşmadan önce düşünmek, başkalarının duygularını hesaba katmak, gerçeğin peşinden gitmek ve arada bir gerçekten yaşamak... Bunlar sosyal medyanın kirli yüzünü temizlemenin küçük ama etkili yolları.