Kadim Anadolu topraklarının kızgın güneşlerinin altında, kuru çalıları sırtlayarak, kavrulmuş yokluğun ve yoksulluğun ortasında  doğup yaşayanların yürüyüşüdür bu.

  Yedi tepeli kente uzanan Türkiye iş dünyasının parlayan yeni yıldızları  Fikret&Nurten Öztürk öğretmenlerimizin  sahiplenme duygularıyla binlerce İslahiye'li memleket çocuğuna aş ve iş olanakları sağlayarak doğduğu topraklara hizmet olarak dönmelerinin görkemli bir başarı  hikâyesine uzanacağız bugün.

  Birçok uygarlıkların  beşiği Amik Ovası'nın bereketli topraklarında geniş avlulu, toprak damlı evlerin birinde, yokluğun ve  yoksulluğun hüküm sürdüğü 1949'larin Türkiye'sinde gözlerini açar.

   Ataerkil bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldiğinde, ailesinin ikinci bir baba figürü olacağını tabii ki o yıllarda bilemezdi…

   Yaşamın içinde birçok zorluklarla büyür.
    Zor şartlara rağmen ilerleyen yıllarda,

    "Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıla katlanabilir.” diyen  Nietzsche 'yi hakli çıkaracaktır bu çocuk!
    Çünkü kendi  himalayasını yaratan bir  öykünün başkahramanı olacaktı ileriki yıllarda.
  Başarılı olmak için kestirme yollara sapmaz. 

İlla da bu âlemde benim de ismim olsun diye asla düşünmez. Oyunu kurallarına göre oynar.
Kırsaldan kente bir yürüyüş başlatır.

   Ticaretin her metresinin mayınlarla dolu bir yol olduğu bilinciyle iki adım atarken bir adımın kalacağını önceler hep.
 Uzun yıllar doğduğu coğrafyanın her zorluğunu sıra sıra yaşar.
Birçok terslikler yaşamasına rağmen kahramanımızı yıldıramaz.
 Onca zorlukları atlatarak ailesinin yüksek okula  ulaşan ilk çocuğu olur.
   İmparatorluklara başkent olmuş yedi tepeli bu şehirde yüksek tahsili için gelir ve ilk gördüğü andan itibaren yüreğini yiğit Köroglu diyarının yaman güzeline kaptırır (!)
     Çapa Öğretmen okulunda yarınların büyük rüyasını gerçekleştirecek bu iki güzel yürek onlarca yıl bir elmanın yarısı gibi hayatlarını paylaşırlar.

Ve geleceklerinin planlamasını o yıllarda yaparlar.

  Mezun olup, sevdiği kadınla el ele vererek, doğduğu topraklardaki birçok çocuğun  ilk göz ağrısı olurlar İslahiye Lisesinde.
   Binlerce çocuğa dokunarak yüzlercesinin bugünlere gelişinde emeği olan bir başarıya imza atarlar. 
  Öğretmenimiz  çağdaş cumhuriyet kadın çizgisiyle o yıllarda dahi örnek aldığımız bir kişiliğe sahipti. Öğrencilik yıllarında unutamadığım küçük bir anekdotu  anlatmadan geçmek olmaz.
Nurten Hanım bizim sınıf öğretmenimizdi. Hastalandığında kızlı erkekli bir grup arkadaşla evine gitmiştik. O hasta haliyle bile güler yüzüyle yaptığı ikramlar ve mütevazı davranışları hepimizin gönlüne taht kurmuş, hanım hanımcık bir kadın ve efsane öğretmenimiz olarak hafızalarımıza kazılmıştır. Bugün bile hâlâ  binlerce öğrencisi tarafından saygıyla anıldığını biliyorum ben.

    İşin gerçeği nedir biliyor musunuz dostlar:
    Biz onları O/pet yokken sevmiştik zaten!
    
    Başarı hikâyesi yazılırken, sadece para kazanmak, makam peşinden koşmak ve mal varlığını arttırmak olmadığını, kocaman ülkede dosta düşmana gösterdiler.

   Fikret hocamızın zirveye  tırmanışında kendisini hiç bir koşulda yalnız bırakmayan
 "Kadın isterse her şeyi başarır" mottosunu içselleştirerek bu yolda, azmi ve çalışkanlığı ile başarı hikayesi birlikte yazdıkları sevgili eşi Nurten Öztürk hanımdan başkası değildir!!

   Özellikle Nurten Öztürk Hanımın başarısı, sadece bir ticari başarı değil, aynı zamanda sosyal sorumlulukla birleşen bir girişimcilik hikâyesinde; kadınların ekonomide aktif rol oynaması için sunduğu fırsatlar ve çevreye duyarlı girişimleri takdirle karşılanmaktadır.

   Mersin bu başarılara ve daha büyük olma yürüyüşüne bir müddet sonra  dar gelmeye başlar artık.
   İki sevgili henüz çok genç iken yollarının kesiştiği yedi tepeli şehre iş dünyalarını taşırlar.
Bu kent, sevgiyle kenetlenmiş iki yüreği Türkiye’nin itibarlı akaryakıt şirketi sahibi  yapar.
Elde ettikleri büyük başarılar bir süre sonra  iş aleminin Türkiye deviyle onurlu ortaklığa götürür öğretmenlerimizi.

    İş dünyasının acımasız rekabet fırtınalarını, bilimsel öngörü ve vizyoner bir perspektifle  süzüp ülkemizin  başarıya giden  işaret fişekleri olurlar.

  En büyük onurları ise onlarca yılın sonunda, küresel bir marka yaratarak milyonlarca yığınların güvenini kazanmaları oldu.

      Evet dostlar, Köroğlu diyarından, Şahinlerin şehrine gelin olarak gelen, hayat arkadaşıyla yaşamın bütün zorluklarına katlanıp halkına ve ülkesine yüzünü dönüp, gençlerinin işsizliğiyle dertlenip, kadın istihdamında çığır açan, sosyal sorumluluk projeleriyle hijyen olmayı sözde değil özüyle toplumsal mesajlar veren, binlerce üniversiteliyi burslarıyla destekleyen, birçok bölgede okullar açan, Demokratik Laik Cumhuriyet  ilkelerini hiç terk etmeden yürüyenler OPET'i yoktan  var ederek bizlere işte bizim İslahiyelilerin  O/Pet'i dedirttiler...